Merve SARIOĞLU

PAYLAŞ
Facebook
Twitter
LinkedIn

Ekonomide Yaya Kalmamak İçin…

Amerika ekonomisi son yılların en iyi büyümesini gerçekleştirme yolunda hızla ilerliyor.

Çin’i hedef alarak uyguladığı gümrük vergileri,ABD kısa vadeli faizlerindeki 100 puanlık

artış (%1), işsizlik rakamlarının son yılların en gerisinde seyretmesi  ABD Doları’nı bir hayli değerli hale getirdi. Bu durum gelişmekte olan ülke piyasalarından (Türkiye gibi) 20 milyar dolarlık çıkış olması anlamına geliyor.

Türk ekonomisinin çarklarının dönmesi için, her ay yurt dışından, 4 milyar dolar kaynağa ihtiyacımız var. Bu büyüklükte kaynak girişi olmadığında, piyasada döviz kıtlığı hissedilmeye ve dolar fiyatı artmaya başlıyor. Son dönemdeki kurdaki bu büyük artışın, seçim dönemine denk getirilmesi de dış güçlerin spekülatif yaklaşımlarının olduğu hissini kuvvetlendiriyor.

Bunu engellemek için ekonomimizin patronları ile birlikte cumhurbaşkanımız Londra’da bankacılara imkân ölçüsünde güven verdi.Türkiye’ye büyük ölçüde fon akışı sağlayan Londra’daki bankerlerle çok yararlı bir toplantı yaptı.

Fon yöneticileri paraların üretimde kullanılmasını, gelir, döviz yaratmasını böylece gönderilen paranın riske uğramamasını beklerler. Bu nedenle Merkez Bankası, faizi 3 puan artırarak sıcak paranın getirisini yükseltti.

Dış odaklar ise, bu faiz artışının yetmediğini; 7 Haziran’da bir kez daha faiz artışı beklediklerini, söylüyorlar. Amacın, ülkedeki istikrarı bozarak piyasaları manipüle etmek olduğu aşikâr.

Seçim Sonrası Yapısal Reformlar Şart

Devletimiz, belki de hiçbir ülkede olmayan yatırım ve finansal teşvik paketleri ile desteklemeler yapıyor. Ancak 2002’deki olumlu havanın ve yapısal reformların artarak devam etmesi elzem…

Özellikle cari açığı kapatma ve dış kaynaklı paraya ve dövize bağımlılığı azaltmak için İhracat şart.

Peki tek başına yeterli mi? Tabiki değil…

Özellikle ham madde ve yarı mamul maddelerin döviz ile alınarak üretim yapılması ihracatta edinilecek karı eritiyor. Bu yüzden bu sanayi girdilerinin ülkemizde desteklenerek üretilmesi gerekiyor.

Örneğin, meşrubat sektörünün olmazsa olmazı teneke ambalajların Türkiye’de şu an üreticisi yok. Bu işle iştigal tüm firmalar bu malzemeyi iki yurt dışı kaynaklı tedarikçiden satın almak zorunda ve tabiki dolar cinsinden.

Yine yazılım alanında son zamanlarda epey yol aldık ancak yazılımı yükleyeceğimiz çipler yurt dışında üretiliyor ve tekel zihniyeti mevcut. Bu özellikle ülke güvenliği açısından da çok önemli bir açığı gündeme getiriyor.

Madencilik sektörüne de bakacak olursak ülkemizden çıkan kromları işleyeceğimiz bir fabrika mevcut değil. İhracatını krom cevheri açısından yapıyoruz fakat kromun işlenmiş katma değer haline gelmiş tüm ürünlerini daha yüksek miktarda dövizler vererek ithal ediyoruz.

Tüm sektörlerde geniş çerçevede konu ile ilgili bir rapor hazırlanıp bir an önce mecliste yasalaştırılıp yapısal reform olarak ülke gündemimize almamız şart.

Bunu yapmazsak maalesef hep kısa ve orta vadeli çözümlerle yetinmek zorunda kalacağız.

Kendi samanımızı, kendi yemimizi, tarımsal ilacımızı, tenekemizi, çipimizi, bataryamızı ve buna benzer tüm sanayi girdilerimizi kendimiz üretmediğimiz müddetçe maalesef yaya kalacağız.

Son olarak;

Seçim sonrası sistem değişikliği ile birlikte para politikalarında olması gereken “sadeleşme”nin ekonomi yönetimine de uyarlanması şart. Özellikle psikolojik algıyı doğru kontrol edebilmek adına ekonomide tek seslilik gerekiyor. Umuyoruz ki başkanlık sistemi karar alma mekanizmalarını güçlendirecek ve tabanın beklentisine göre hareket edecektir.

PAYLAŞ
Facebook
Twitter
LinkedIn
Yazarın Diğer Yazıları